Yöresinde Fark Yaratan Bir Girişim: Âtıl Topraklardan Gül Bahçelerine

Türkiye’nin dört bir yanı el değmemiş arazilerle dolu. Bunlardan biri de Burdur’daki Göller Bölgesi…  Havasıyla, suyuyla, toprağıyla yüzyıllardır keşfedilmeyi bekleyen Göller Bölgesi, bugün gül ağaçlarıyla çevrili. Nasıl mı? Polyetta adlı fark yaratan bir girişim sayesinde.

Polyetta 2017 yılında Burdur’a bağlı Harmanlı köyünde kuruldu.“Dünyayı bulduğundan daha iyi bırakma” fikriyle, 250 dönümlük âtıl bir araziyi yağlık gül ve lavanta çiftliğine dönüştürdü. Girişimin mimarları ise uzun yıllar profesyonel olarak çalıştıktan sonra bir araya gelen iki kadın girişimci: Kimya Mühendisi Tülay Attaroğlu ve Ekonomist Şerife Derin. Aynı zamanda Ekonomist Dergisi ve KAGİDER iş birliğiyle düzenlediğimiz ‘Türkiye'nin Kadın Girişimcisi Yarışması’nda ‘İkili Yöresinde Fark Yaratan Kadın Girişimci’ kategorisinin finalistleri…

Tülay Attaroğlu ve Şerife Derin’in Polyetta ile yarattığı farklar saymakla bitmiyor. Öncelikle yüksek katma değerli gül ve lavanta üretimiyle ülke ekonomisine destek oluyorlar. Doğayı kirletmeyen sürdürülebilir tarım yöntemlerini kullanıyorlar. Ayrıca bölgenin en büyük ihracatçısı konumundaki yağ üretim tesisine ev sahipliği yapıyorlar. Yöredeki kadınların üretime kazandırılmasında da çok önemli bir payları var.

Bunlar bizim bildiklerimiz. Peki Attaroğlu ve Derin, hayat verdikleri bu girişim hakkında ne düşünüyor? Polyetta markası nasıl doğdu? Onu toplum ve çevre için değerli kılan ne oldu? Gelin şimdi bu soruların yanıtlarını kendilerinden öğrenelim.

 

Bir akademisyen ve bir ekonomist olarak güçlerinizi birleştirdiniz. Polyetta markası nasıl doğdu? Markanızın çıkış hikâyesi, amacı neydi?

Polyetta Tarım’ı iki kadın girişimci olarak 2017 yılında, yıllardır işlenmeyen ata topraklarımızı değerlendirme hayalimizin peşinden giderek %100 Türk sermayesi ile kurduk. Çevreye duyarlı, sürdürülebilirliği ilke edinmiş bir firma olarak başladığımız bu yolculukta modern tarım teknolojilerini kullanarak kaliteli ve yüksek verimli ürün elde etmeyi hedefledik. Böylece 200 dönümde kurulu çiftliğimizde Yağlık Gül (Rosa Damascena) ve Lavanta üretimine başladık. Bunun yanında Tıbbi Aromatik Yağ Üretim Tesisimizi de hizmete açarak ürünlerimizin katma değerini yükseltmeyi amaçladık. Şu an merkezi İzmir’de, Üretim sahası ise Burdur’da bulunan Polyetta Tarım ile bölgesel kalkınmaya destek olurken, global pazarlara açılarak ülke ekonomisine katkı sağlamanın gururunu yaşıyoruz. Şimdiye kadar yaptıklarımız ve yapacaklarımızla bölgeye ve girişimcilere örnek olmak istiyoruz.

 

Burdur’da katma değeri yüksek ürünleri yetiştirerek yıllardır işlenmeyen toprakları tarım arazisine dönüştürdünüz. Ayrıca iki kadın girişimci olarak tarım sektöründe kadınların öne geçmesi için çeşitli teşviklerde bulundunuz. Üretim ve istihdama sağladığınız katkılar hakkında neler söylemek istersiniz?

Polyetta olarak tarım ekosisteminin birlikte gelişeceğine inanıyoruz ve bilgi birikimimizi,  kaynaklarımızı adil bir şekilde çevre köylülerimizle paylaşıyoruz. Böylece hep birlikte güçlenerek ülkemize, bölgeye ve firmamıza değer katacağımıza inanıyoruz.

Kadın girişimciler olarak temel ilkelerimizden biri kadınları her alanda desteklemek. Çünkü kadın iş gücü; sabır, özen, dikkat, takip gücünün yüksekliğini temsil eder. Bu bağlamda biz de kadın çiftçilerimize ürün alımlarında, eğitimde öncelik sağlıyoruz. Tarımsal faaliyetlerimizde kullandığımız mevsimsel işçi seçiminde yöre kadınlarımız her zaman öncelikli, üretim tesisimizde ise çalışan kadın sayımızı artırma hedefindeyiz. Bu ekosistemin özellikle kadınları da içine alarak gelişiyor olması bizleri özellikle mutlu ediyor ve yeni yatırımlarımız için motivasyon kaynağı oluyor.

Markanız ve işinizin hem ülkemizde yarattığı hem de ihracata sunduğu katkı hakkında neler söylersiniz?

Rose Damascena yağ kalitesi çok yüksek, dünya pazarlarında çok değer gören bir yağlık gül cinsi. İhtiyaç duyduğu iklim koşulları, toprak yapısı ve coğrafi özellikler nedeniyle dünyada ve ülkemizde oldukça kısıtlı alanlarda yetiştirilebiliyor. Burdur ve Isparta’yı kapsayan Göller Bölgesi bu şartları sağlayan ender bölgelerden biri. Polyetta olarak biz Göller Bölgesi’nde yıllardır işlenmeyen ata topraklarımızı değerlendirirken aynı zamanda ihracat değeri çok yüksek olan bir ürünü pazara sunarak ülkemize katkı sağlıyoruz. Bugün ana ürünümüz olan gül yağının %90’ını ihraç ediyoruz.

 

Sürdürülebilirliğin, doğaya ve ekosisteme saygının temel ilkeniz olduğunu belirtiyorsunuz. Tarlanıza kurduğunuz sulama sistemi ile bitkileri kökten beslediğiniz için elektrik ve su tasarrufu yaptığınızı ayrıca gübre kullanımının ve işçilik maliyetinin azaldığını söylüyorsunuz. Bunu başarmak için nasıl bir yol izlediniz? Tarla ve üretim tesisinde hangi alanlara yatırım yaptınız ve gelecekte neler yapmayı planlıyorsunuz?

Çiftliğimizde toprak altı damla sulama sistemini kurduk. Elbette ilk başta bunun bize maliyeti yüksek oldu. Ama ilerleyen yıllarda suda %50, elektrik ve gübre kullanımında %60‘a varan tasarruf sağlayarak çok verimli bir yatırım yaptığımızı görmüş olduk. Ayrıca bu sistem 50 yıla yakın bir ömre sahip olduğu için çiftliğimizi, toprağımızı, ürünlerimizi doğayı kirleten sulama boruları probleminden kurtardı. İşçiliği ve işçi hatasından kaynaklı problemleri de azalttı. Ürünler direkt olarak kökten beslendiğinden ürün verimimiz %25 arttı.

Gelecek dönemde güneş enerji santraline yatırım yaparak elde ettiğimiz bu başarıyı daha da ileri götürmeyi hedefliyoruz. Böylece kendi elektrik enerjimizi üreterek kaynak kullanımı konusunda kendi kendine yeter hale gelmeyi planlıyoruz.

 

Yine bir röportajınızda işinizin tersine göçü hareketlendirdiğini söylüyorsunuz. Bunu nasıl başardığınızı anlatır mısınız?

Şehirden köye göçü artırmak bizim en çok gurur duyduğumuz işlerimizden biri. Bu süreçte öncelikle köylülerimizi yağlık gül ekmeleri için destekledik. Tarımsal uygulamalar konusunda eğitimler düzenledik. Sonrasında onlardan aldığımız ürünleri gül yağı üretim tesisimizde değerlendirdik. Birçok köyde olduğu gibi bizim köyümüz de yaşlı bir nüfusa sahipti. Yoğun emek gerektiren çiftçilik işinde zorlanıyorlardı ancak ürettikleri gülden para kazandıklarını görünce şehirde yaşayan çocukları onlara yardıma geldi ve üretime katıldılar. İlçenin, köyün sosyal ve ekonomik hayatını da hareketlenmiş oldu. Ne mutlu ki 2017 yılında 396 dekar olan gül ekim alanları bugün %72‘lik artış göstererek 679 dekara ulaştı.

 

Bir akademisyen ve bir ekonomist olarak tarım sektörüne girdikten sonra karşılaştığınız zorluklar oldu mu? Bizimle tecrübelerinizi paylaşabilir misiniz? İlk başladığınız noktadan nerelere geldiniz?

2017 yılında çıktığımız bu yolda tabi ki zor zamanlarımız oldu. Örneğin 2019 yılında, ilk hasat dönemimizde gülü toplamak için yeterli sayıda tarım işçisi bulamadık, hasadı zamanında yapamadığımız için güllerimizin bir kısmı beyazladı bu nedenle satamadık. Sonuçta hasatta başarısız olduk. Çok üzüldük ama ekip olarak başaracağımıza olan inancımızı asla kaybetmedik. Bir sonraki yıl tarım işçisi anlaşmamızı çok erken bir tarihte yaptık. Böylelikle ürünlerimizi vaktinde topladık, vaktinde yağ üreticilerine ulaştırdık.

Yetiştirilmesi çok özen isteyen, tek tek elle koparıldığı için toplanması zahmet gerektiren ve toplanmasında zamanla yarışılan bir ürün gül. Biz gül üretiyorduk ama onu katma değerli hâle getirmek için gül yağına dönüştürmeliydik. İşte bu nedenle kendi tesisimizi kurmaya karar verdik ve 2021 yılında hayalimizi gerçekleştirdik.

 

Markanızın ve işinizin bölgede yarattığı farka dair neler söylersiniz?

Öncelikle yöredeki âtıl arazilerin işlenmesini teşvik etmek ve örnek oluşturmak bize çok gurur veriyor. Bu vesileyle gül dikiminde diğer çiftçiler arasında da güven oluşturduğumuza inanıyoruz. En başından beri sürdürülebilir ve çevreci bir yaklaşıma sahip olduk. Yüksek tarımsal teknolojileri kullanmak başlıca ilkemiz olduğu için arazimizde toprak altı damla sulama sistemini hayata geçirdik. Bu konuda yöredeki çiftçilere ücretsiz danışmanlık ve eğitim hizmetleri sunduk. Çiftçilerimizin desteğiyle topladığımız gülleri çok kısa sürede işleyerek ürün kalitesini büyük oranda artırmayı başardık.

 

Bir markanın sürdürülebilir olması doğa, toplum ve gelecek için neden bu kadar önemli?

Atalarımızdan devraldığımız bu dünyayı çocuklarımıza temiz bir şekilde bırakmak zorundayız. Kendi arazimiz olsa bile su ve toprağı dilediğimiz gibi kirletemeyiz. Çünkü bu kaynaklar hepimizin. İşte bu yüzden sürdürülebilir politikalar işimizin ayrılmaz bir parçası. Polyetta olarak öncelikli hedefimiz tarımda ve üretimde sürdürülebilirlik politikamızdan ödün vermeden yolumuza devam etmek. 

Atalarımızdan devraldığımız bu dünyayı çocuklarımıza temiz bir şekilde bırakmak zorundayız. Kendi arazimiz olsa bile su ve toprağı dilediğimiz gibi kirletemeyiz. Çünkü bu kaynaklar hepimizin.

Garanti BBVA’nın Türkiye’nin Kadın Girişimcisi Yarışması sizin için neler ifade ediyor? Bu yarışmada finalist olmanız size ve markanıza neler kattı?

Garanti BBVA gibi girişimciyi özellikle de kadın girişimciyi destekleyen büyük bir kuruluş tarafından finalist olarak seçilmek bizi çok onurlandırdı ve motivasyonumuzu artırdı. Finalist olmamızla birlikte marka bilinirliğimiz çok arttı ve perakende satışlara başladık. Böylece hem finansal katma değerimiz yükseldi hem de yeni istihdam alanları yarattık.

 

Son olarak sizin gibi girişimci olmak isteyen kadınlara neler söylemek istersiniz?

Yolunuza engeller, zorluklar çıkabilir aşmak için mutlaka alternatif planlarınız olsun. Asla pes etmeyin ve yaptığınız işte fark yaratın.

Etiketler:
  • Girişimcilik

  • Çevre