Yangın Ekoloğu İsmail Bekar Esmiyor’da: Orman Yangınlarını Unuttuk Mu?

Esmiyor Podcast’in üçüncü sezonunun “Orman Yangınlarını Unuttuk mu?” adlı yirmi birinci bölümüne yangın ekoloğu Dr. İsmail Bekar konuk oldu. Bekar, hayatı boyunca doğayı yakından incelemek ve anlamak istiyordu. Bu sebeple önce Hacettepe Üniversitesi Biyoloji Bölümü’nde lisans ve yüksek lisans eğitimini ardından İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü’nde yangın ekolojisi üzerine olan doktorasını tamamladı. Bilimsel çalışmaların dışında düzenli şekilde koşarak kendini geliştirmeye çalışıyor.

 

İsmail Bekar ile ülkemizi derinden etkileyen orman yangınlarını ve bunlara karşı neler yapılabileceğini konuştuğumuz sohbete biraz yakından bakalım.

 

İki sene önce güneyde, Manavgat’ta, Köyceğiz’de hepimizi derinden etkileyen Türkiye tarihinin en büyük orman yangınlarını yaşadık. Bu konuyu gündeme tekrar getirmeli miyiz?

Getirmeliyiz. Sonuçta bizim gibi bu alanda çalışan insanlar için yangın günlük hayatın bir konusu. Ama genelde toplumun çoğunluğunun sadece yaz mevsiminde gündemi oluyor. Yangın mevsiminde yangınlar çıktığı zaman konuşulan şeyler genelde söndürme odaklı oluyor. Dolayısıyla bu konunun altında yatan asıl problemleri, belki de çözüme gidecek daha önemli şeyleri konuşamıyoruz. O yüzden böyle zamanlarda bu konuları konuşmanın daha önemli olduğunu düşünüyorum.

 

Dünyada da ilginç şeyler yaşanıyor. Kanada’da çıkan yangınların New York’un bütün gökyüzünü dumanla kaplaması ve adeta karartması, ilgiyi orman yangınlarına çekti. Şu anda yangın döneminde bizi ne bekliyor? Bekleyen şeyi engellemek için ne yapmamız gerekiyor?

Açıkçası bu konuda geleceğe yönelik tahmin yapmak, özellikle senelik net tahminler yapmak çok mümkün değil. Biz sadece olasılıklar üzerinden konuşabiliyoruz. Bunlar genellikle hata payı bulunduran ve daha geniş zaman ölçekli olasılıklar oluyor. Öte yandan bizim başarılı bir şekilde değerlendirip tahmin yapabildiğimiz şey yangın tehlikesi. Tahminler genelde mevsimsel olmakla birlikte meteorolojik değişkenler kullanılarak yapılıyor. Bunlara dikkat etmek, takip etmek ve ona göre davranışlarda bulunmak çok önemli. Ormanlara giriş yasaklarının sebebi de bu. Özellikle havanın sıcak ve kurak olduğu, yani yangın tehlikesinin çok yüksek olduğu günlerde ormanla insanın etkileşiminin artması, yangın çıkma olasılığını artırıyor.

 

Aklıma gelen ekstrem örneklerden biri: Amerika’da doğacak çocuğun cinsiyetinin açıklandığı ve kutlandığı bir aktiviteden dolayı milyonlarca hektarlık alanın yandığı bir yangın çıkmıştı mesela. Yani yangın tehlikesinin yüksek olduğu dönemlerde yapılacak sosyal aktivitelerde çok dikkatli olmak gerek. Yerel kurum ve kuruluşların yaptığı uyarıların amacı zaten bu etkileşimi azaltmak, ama bu önlem tek başına yeterli değil. Çünkü yangınlar sadece insanların ormana gidip piknik yapmasından çıkmıyor. Elektrik hatlarındaki yüksek gerilimden, otoyolda giden araçlardan atılan izmaritlerden ya da yıldırımlardan çıkabiliyor. Haliyle bu konuyu ve önlemleri daha geniş kapsamda ele alıp düşünmek lazım. 

Özellikle havanın sıcak ve kurak olduğu, yani yangın tehlikesinin çok yüksek olduğu günlerde ormanla insanın etkileşiminin artması, yangın çıkma olasılığını artırıyor.

Dr. İsmail Bekar

Geniş bir orman arazimiz var ve bu ormanlar yangınlara müsait durumda. Ağaçlar da yangınlara göre evrimleşmiş. Coğrafyayı bu ağaçlarla paylaşan insanlar olarak bize daha geniş bir görev düşüyor gibi geliyor bana. O konuda ne dersin?

İki şey söyleyeyim. Birincisi, yangınları sadece insanlar özelinde düşünmemek lazım. Yani eğer insan aktivitesini azaltırsak ya da ormanlara girişleri yasaklarsak yangınların önüne geçeriz diye düşünmek bence çok doğru değil. Orman yangınına eğilimli ekosistemlerden yangınları tamamen çıkarmayı düşünmemeliyiz. Çünkü bu ekosistemler milyonlarca yıldır yangınla birlikte varlığını sürdüren ekosistemler. Biliyoruz ki bazı ağaçlarda mesela kızılçamda ya da diğer makilik bitkilerde yangına karşı adaptasyonlar var. Çünkü yangının bu bölgelerdeki uzun geçmişi bu bitkileri adapte olmaya zorlamış, aksi takdirde varlıklarını bu bölgelerde sürdüremezler. Dolayısıyla bu bölgenin on, hatta yüz binlerce yıldır var olan tarihsel yangın rejimini bir anda değiştirmeye çalışırsanız burada yaşayan ekosisteme zarar vermiş, ekosistemin döngüsünü bozmuş olursunuz.

 

Yangınları tamamen ekosistemden çıkarmaktan ziyade, bunu nasıl sürdürülebilir hale getirebiliriz, yangınlarla beraber nasıl yaşayabiliriz bunu konuşmamız lazım. Yangın ekolojisi konusunda çok iyi araştırmaları olan Juli Pausas’ın çok güzel bir sözü var: ‘Yangınların olmadığı bir dünyayı hayal etmek, köşeleri olan bir yuvarlağı hayal etmek gibidir, hayal edilemez.’

 

İkinci söyleyeceğim de şu ki sadece insan etkileşimini azaltarak yangınları önlemek mümkün değil. Buradaki ekosistem yanmaya meyilli olduğu için sıcak hava dalgalarının kuraklıkla birleşmesi daha şiddetli yangınların oluşmasına yol açıyor. Evet, orman yangınları çoğunlukla insan kaynaklı ama tek sebep bu değil. Bütün yangınları engellememiz de söz konusu değil. Buna biraz açıklık getirelim. Bizim yangın tuzağı dediğimiz bir şey var. Bütün yangınları engellemeye çalıştığınızda, bir yandan da orman yüzeyindeki yanıcı madde birikimini (kurumuş ağaç parçaları, yapraklar vs.) artıyorsunuz. Yangınların baskılandığı süre boyunca bu durum devam ediyor. Örneğin; bir yerde yangınları 25 sene boyunca engellediğinizi düşünelim. Bu baskının ardından 25. senede orada ortaya çıkacak en ufak bir kıvılcım, devasa bir yangına dönüşüyor. Çünkü bu bölgede aşırı derecede yanıcı madde birikimi var. Buna ek olarak şunu da söylemek lazım. Biz her yer yansın, hiçbir yangını engellemeyelim demiyoruz. Fakat daha başarılı olmak için odak noktamızı değiştirmemiz gerek.

 

Bir bölgede yüz yangın çıkıyor ve yüz hektarlık bir alan yanıyorsa bu alanın çoğu oradaki üç veya beş büyük yangından kaynaklı olarak tahrip oluyor. Genelde toplam yanan alanın çoğundan birkaç büyük yangın sorumlu oluyor. Bütün yangınları engellememiz mümkün olmadığı için bizim amacımız büyük yangınları en aza indirmek. Böylelikle hem ekosisteme hem de insan hayatına ve kaynaklarına olan zararı en aza indirebiliriz. Yangınla birlikte yaşamayı öğrenmek yolunda ileri bir adım atabiliriz.

 

İklim krizini hep konuşuyoruz ama bir anda insanların hayatını etkileyen bir konuma geldi. Küresel olarak insanlar, orman yangınlarıyla iklim krizini kafalarında birleştiriyorlar. Gelen felaketin bir habercisi olarak görüyorlar. Bu gerçekçi mi?

Yangın ekolojisi bağlamında şunu söyleyebilirim: Biz var olan çalışmalarla iklim değişikliğinin yangınları nasıl etkilediğini net bir şekilde gösterebiliyoruz. Mesela araştırmacılar, yangın mevsiminin 1970’lerden günümüze nasıl değiştiğini incelemişti. Bu araştırmaya göre yangın mevsimi %20’ye yakın seviyede uzamış. Bu ne demek? Eskiden bir bölgede mayıs ve temmuz ayları arasında yangın varsa şimdi o aralık %20 daha ileri ya da geri gitti. Bu da daha fazla yangın çıkma olasılığı anlamına geliyor. Yangın rejimine yönelik bu tarz değişimleri artık net bir şekilde gösterebiliyoruz.

 

Peki yangın mevsiminin başlamasından itibaren güneye giden bireylere ne tavsiye ediyorsun?

Bu konuda yapabileceğimiz şeyler çok basit. İlkokuldan beri bize söylenen şeyler aslında. Sorumluluk sahibi olmak, etrafa çöplerimizi atmamak, özellikle sıcak aylarda ateş yakmamak, “Bir şey olmaz buradan söndürürüm.” dememek… Çünkü bu tarz şeyler bir kıvılcıma bakar ve dakikalar içinde kontrolden çıkar. Zaten yangın söndürme çalışmaları sırasında söylediğimiz şey de bu. İlk müdahale başarılı olmazsa ne kadar uçağa, helikoptere sahip olsanız da büyük bir yangını söndürme ihtimaliniz çok zor. Kanada, ABD ve Avustralya yangın ekolojisi konusunda en gelişmiş ülkeler arasında yer alıyor. Buna rağmen aylarca devam eden ve söndürülemeyen yangınlarla mücadele ediyorlar. Dolayısıyla bizim yangına karşı yapabileceğimiz en önemli şey dikkatli olmak. Bunun dışında eğer bir yangın dumanı görürsek en kısa zamanda yetkililere haber vermek. Çünkü yangına müdahalede en önemli şey zaman.

 

Yangın ekoloğu İsmail Bekar’ın konuk olduğu Esmiyor Podcast bölümüne buradan ulaşabilirsiniz.

 

Esmiyor Podcast’te bugüne kadar yayımlanan bölümlere ulaşmak için tıklayın.

Etiketler:
  • Çevre

  • İklim Değişikliği

  • Doğal Yaşam Ve Ekoloji