COVID-19 Sonrası Dünyada Yaygınlaşabilecek 7 Kilit Teknoloji

Bu yazı www.bbvaopenmind.com sitesinde yer alan 8 Key Tech Trends in a Post-COVID-19 World adlı içerikten uyarlanmıştır.

 

Pandemi, dijital dönüşüm için nihai bir katalizör görevi gördü ve ilerleyen dönemde bazı teknolojik gelişmelerin yaygınlaşmasını büyük ölçüde hızlandıracağı tahmin ediliyor. Koronavirüs salgınının ilk gününden bu yana tüketim alışkanlıklarımızdan iş yapış şekillerimize kadar birçok alanlarda bambaşka dinamikler oluştu. Pandemi, pek çok işletmenin faaliyetlerini azaltmalarına, askıya almalarına sebep oldu ve kârlılıklarını etkiledi. Bununla beraber bazı teknolojilerin gelişimini hızlandırmaya da yardımcı oldu. Bunların içinde özellikle insandan insana teması azaltan, iş süreçlerini daha da otomatikleştiren ve sosyal mesafeyi koruyarak verimliliği artıran inovatif teknolojiler öne çıkıyor. Gelin, bu yeniliklere birlikte göz atalım.

Yapay Zekâ

Dünyanın önde gelen danışmanlık şirketlerinden PwC'nin analizlerine göre, 2030 yılına kadar yapay zekâ ürünleri küresel ekonomiye 15.7 trilyon dolardan fazla katkıda bulunacak. Yapay zekâ ile akıllı veri işleme, yüz ve konuşma tanıma gibi bir dizi teknolojik yeniliği deneyimlemeye başlamıştık. COVID-19 sonrası dönemde de tüketici davranışlarının pandemi öncesi normlara geri dönmeyeceği tahmin ediliyor. Tüketiciler, online satış kanallarından daha fazla ürün/hizmet satın alacak ve önceye kıyasla daha fazla kişi uzaktan çalışacak. Ekonomi yeniden canlanmaya başladıkça, COVID-19 sonrasında yönünü belirlemeye başlayan şirketlerin bu yeni trendlere uyum sağlamaları noktasında yapay zekâ uygulamaları son derece değerli bir yardımcı olacak. Yapay zekâ, perakende ve tedarik zinciri endüstrileri için özellikle yararlı olacak. Örneğin, makine öğrenmesi ve üst düzey veri analitiği sayesinde yapay zekâ, bu şirketlerin yeni satın alma yöntemlerini tespit edebilmelerini ve çevrimiçi müşterilere daha kişiselleştirilmiş bir deneyim sunabilmelerini sağlayacak.

 

Yapay zekâ araçları, insanların temel davranış kalıplarını öğrenmek için büyük miktarda veriyi analiz ediyor. Diğer pek çok şeyin yanı sıra bilgisayar sistemlerinin görüntüleri ve insan konuşmasını tanımasını, insan davranışlarını tahmin etmesini ve karar vermesini sağlıyor. Sürekli olarak öğreniyor ve adapte oluyor. Bu yeteneklerin, şirketlerin pandemiden sonraki ‘’normalle’’ karşı karşıya kaldıkları ve uyum sağladıkları süreçte son derece değerli olacağı öngörülüyor. Yapay zekâ, tüketicilerin zorlukla öngörülebilen davranışlarını tahmin edebilmeye ve işletmelerin etkili lojistik düzenlemeler yapmalarına daha fazla katkıda bulunacak. Ayrıca yapay zekâdan destek alan chatbot’lar, karantina sürecinin olmazsa olmazlardan biri olan 7/24 müşteri desteğini de sağlayabilecek.

Bulut Bilişim

Microsoft, evde kalma tedbirlerinin alındığı ve sosyal mesafe kurallarının uygulandığı dönemde bulut hizmetlerine olan talebin %775 arttığını duyurdu. COVID-19 sonrası dünyasında, bulut teknolojisinin kullanımının tüm uygulama türlerinde artış göstermesi bekleniyor. Virüs yayıldıkça, evden çalışanların sayısı fazlalaştı ve çevrimiçi öğrenme modelleri uygulandı, bulut tabanlı video konferans ve öğretme talebi büyük bir hızla arttı. Çeşitli bulut hizmeti satıcıları, işlevlerini etkin bir şekilde geliştirdi ve bu talebi karşılamak için kaynaklar sağladı. İlerleyen yıllarda işletmeler ve eğitim kurumlarının bu teknolojiyi kullanmaya devam edeceği düşünülüyor. Bulut bilişime olan talep arttıkça, daha kolay erişim için bu teknolojinin mobil uygulamalara entegre edilmesinin olmazsa olmaz hale geleceği düşünülüyor. Uzun sözün kısası, bulut teknolojisi için limit gökyüzü olacak!

 

VR/AR - Sanal Gerçeklik/Artırılmış Gerçeklik

Pandemi, video oyunları oynamak, sanal seyahatler gerçekleştirmek için sanal gerçeklik gözlüğü kullanan insanların sayısını artırdı. Karantina sürecinde evde kalanlar, bu teknolojiyi sosyal sanal gerçeklik platformları aracılığıyla, insanlarla etkileşime geçmek için de kullandı. Kurumlar, çalışanlarını eğitmek, konferanslar düzenlemek, projeler üzerinde birlikte çalışmak ve çalışanlarıyla çevrimiçi olarak bağlantıda kalmak amacıyla sanal gerçeklik platformlarını kullanmaya yöneldi. Örneğin; dünyanın her yanından bilim insanları, koronavirüs araştırmaları, potansiyel tedaviler ve moleküler tasarım üzerinde iş birliği yapmak için sanal gerçeklik platformlarından faydalandılar. Artık işletmeler ve tüketiciler de bu teknolojinin ne ölçüde kullanılabileceğini bildiklerine göre, yeni normalde daha fazla sanal konferans ve sanal ortamda insan etkileşimi görebiliriz.

5G Ağları

5G, iletişimin geleceği ve tüm mobil endüstrisi için en ileri teknoloji olarak kabul ediliyor. 5G ağları 2020 ve 2030 arasında kurulacak, böylece insanlar ve bağlı makineler arasında sıfır mesafeyle bağlantı mümkün kılınacak. Bu tür bir mobil internet bağlantısı, çok daha hızlı indirme ve yükleme imkânı (4G özelliklerinden beş kat daha hızlı) ve daha sağlam bağlantı sağlayacak. 5G teknolojisinin yeni nesil bağlantılar ve hizmetlerde yaratacağı etki hakkında geçtiğimiz yıldan bu yana konuşuluyor. Karantina döneminde evden çalışma ve evden eğitim ihtiyacı, şebekelere aşırı yüklenilmesine neden oldu. Böylece yüksek bağlantı kalitesine ve daha hızlı veri paylaşımına ihtiyaç doğdu. Mobil ağların çalışma biçiminde devrim yaratma potansiyeline sahip bu teknoloji hâlâ yaygın değil, fakat pandemi nedeniyle 5G pazarı beklenenden daha erken hareketlenebilir.

 

Tüketiciler, koronavirüsün mobil cihazlar aracılığıyla (günde 2.600 defadan fazla dokunulması nedeniyle) yayılması konusunda giderek daha fazla endişe duyuyorlar. Bu nedenle, herhangi bir yüzeye dokunmadan cihazları komuta edebildiğimiz sesli kullanıcı arayüzü (VUI) formlarının kullanımında artış olabilir. Televizyon, ışık anahtarı, ev aletleri, su tesisatı armatürleri ve alarm sistemleri sesli kontrol işlevi içerdiğinden, bu cihazlara dokunmaya daha az ihtiyaç duyacağız.

 

Nesnelerin İnterneti

Nesnelerin interneti (IoT), herhangi bir belirti ortaya çıkmadan önce dahi sağlık sorunlarını tahmin ve tedavi etmemizi sağlayacak akıllı ilaç kaplarından, doktorların vücudumuzun tüm hayati kısımlarını gerçek zamanlı kontrol edebilmelerini sağlayan IP noktalarına ve yiyeceklerin sağlıklı olup olmadığını söyleyen akıllı çatallara kadar birçok yeniliği gerçekleştirebilir. 2019 yılında yaklaşık 26 milyar IoT cihazı vardı. Statista.com, bu rakamların 2020'de 30.73 milyara, 2025'te 75.44 milyara çıkacağını tahmin ediyor.

 

IoT aynı zamanda ‘’sınır bilişim’’ olarak bilinen edge computing teknolojisini de besliyor. Sınır bilişim; verileri ve uygulamaları, onlara ihtiyaç duyan kullanıcılara ya da nesnelere daha yakın hale getirmek amacıyla yaratılan bir bilgi teknolojisi mimarisi olarak tanımlanıyor. Sınır bilişimde veriler, kaynağında eyleme geçiriliyor. Veri kaynağına olan bu yakınlık sayesinde veri alışverişinde iyileştirilmiş yanıt süreleri ve daha güçlü veri bağlantısı sağlanıyor. IoT’nin, daha önce mümkün olmayan fırsatlar sağlayarak kullanıcı deneyimini de derinden değiştireceği düşünülüyor. Zamanla, günlük yaşamı daha konforlu hale getiren IoT cihazları daha fazla tercih edilebilir. Örneğin, insanların sağlık göstergelerini gözlemleyebilmelerine yardımcı olan teletıp teknolojisi ve IoT cihazları popülerliklerini artırabilir.

 

Siber Güvenlik

Siber güvenlik, özellikle iş süreçleri veriye dayalı sistemlerle çalışan kuruluşlar için hayati teknolojilerden biri. Avrupa Birliği'nin Genel Veri Koruma Yönetmeliği (GDRP) ve yakın zamanda Kaliforniya'da imzalanan California Tüketici Gizliliği Yasası (CCPA), son zamanlarda dünya genelinde gizlilik ve veri korumasına çok daha fazla önem verildiğini gösteriyor. Türkiye’de ise BTK’nın 5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’na ilave edilen ek maddelerle bu konuda çeşitli önlemlerin alındığını görüyoruz.

 

Pandemi nedeniyle çok sayıda kişi uzaktan çalışmaya başladığından, özel veriler tamamen korunmasız hale gelebilir veya olması gerektiği gibi korunamayabilir. Ortaya çıkan bu zorluk, siber güvenlik prosedürlerinin daha ciddi bir biçimde uygulanması konusunda teşvik edici bir neden olabilir. Bilindiği gibi, siber suçlular bu virüsün yarattığı korku ortamından yararlanıyor. Özellikle son zamanlarda kişilere virüs koruma kitleri ulaştırılacağı iddiasıyla gönderilen kimlik avı e-postalarından, Yaz Olimpiyat Oyunları hakkında bilgiler vermeye kadar bu döneme özgü birçok dolandırıcılık örneği var. Buna ek olarak, sağlık kurumlarına yönelik fidye yazılımı saldırılarında artış ve COVID-19'un olası aşısı hakkında bir bilgi çalmak için araştırma merkezlerini hack’leme girişimleri olduğunu da görüyoruz.

 

Blok Zinciri Teknolojisi

COVID-19 krizi, küresel tedarik zincirlerimizde genel bir bağlantı ve veri alışverişi eksikliği yaşanmasına sebep oldu Gelecekte ihtiyaç duyacağımız esneklik; şeffaf, çalıştırılabilir ve bağlanabilir ağlar oluşturmamıza bağlı. Farklı ağların kesintisiz entegrasyonuna tabi olan işletmelerin şeffaflığını artırmada, blok zinciri teknolojisinin rolü oldukça önemli. Karşılaştığımız sağlık krizine bu bağlamda; şeffaf, çalıştırılabilir ve bağlanabilir ağların nasıl oluşturulacağını gösterebilecek hayati bir öğrenme çizgisi olarak bakmak mümkün. Blok zinciri, aşağıdaki alt başlıklarda açıklandığı gibi, dünya çapında virüsle mücadele çabalarını farklı yollardan destekliyor.

 

  • Bulaşıcı hastalık salgınlarının takibi: Blok zinciri, COVID-19 gibi bulaşıcı hastalık salgınlarında halk sağlığı veri gözetimi için kullanılabilir. Blok zinciri teknolojisinin sunduğu şeffaflık sayesinde daha doğru raporlama ve aranan sorularda daha rasyonel ve etkili yanıtlara ulaşılabilir. Blok zinciri, verilerin hızlı bir şekilde işlenmesine izin vereceği gibi tedavilerin hızla geliştirilmesine de yardımcı olabilir. Semptomların salgın seviyesine gelmeden erken tespit edilmesine katkı sağlayabilir ve devlet kurumlarının virüs etkinlik seviyesinin yanı sıra hastaları ve şüphelenilen yeni vakaları takip etmesini kolaylaştırabilir.
  • Bağış Takibi: Blok zinciri sayesinde, bağışçılar fonların en acil olarak nerede gerekli olduğunu görebilir ve bağışlarını, ihtiyacı olanlara aktarıldığından emin olana kadar takip edebilir. Yani bağışların nasıl ve ne şekilde kullanıldığının açık biçimde görülmesini sağlayabilir.
  • Kriz Yönetimi: Blok zinciri sayesinde kriz yönetimi de başarıyla yapılabilir. Bu teknolojinin bir özelliği olan akıllı sözleşmelerin kullanılmasıyla, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi küresel kuruluşlar COVID-19 hakkında halkı derhal uyarabilir. Hatta uyarmakla da kalmayıp, hükûmetlerin virüsü nasıl kontrol altına alabilecekleri konusunda öneriler de sunabilir. Blok zinciri; hükûmet, tıp uzmanları, medya, sağlık kuruluşları ve diğer tüm ilgili makamların mevcut durum hakkında birbirlerini güncelleyebilecekleri güvenli bir platform sunabilir.
  • Tıbbi tedarik zincirlerinin güvenliğini sağlama: Blok zinciri teknolojisi, çeşitli endüstrilerde bir tedarik zinciri yönetimi aracı olarak kullanıldı. Benzer şekilde, tıbbi tedarik zincirlerinin izlenmesinde de yararlı olacağı düşünülüyor. Blok zinciri tabanlı platformlar salgın önleme malzemelerinin talebinde, malzemelerin ve lojistiğin gözden geçirilmesinde, kaydedilmesinde ve izlenmesinde kullanılabilir. Tedarik zincirleri birden fazla tarafı kapsadığından, kayıt ve doğrulama sürecinin tamamı, yetkisiz erişime karşı korumalı olabilir ve aynı zamanda herkesin süreci izlemesine izin verecek şekilde yönetilebilir.
Etiketler:
  • İnovasyon

  • Yapay Zeka

  • Dijital Güvenlik

  • Bilgisayar Sistemleri

  • Dijital Dönüşüm

  • Blok Zinciri