İstikamet Yeşil Bir Gelecek: Sürdürülebilir Ulaşım

Seyahatlerimizde tercih ettiğimiz araçlardan ihtiyacımız olan gıdayı, tüketim mallarını kapımıza getiren tedarik zincirine kadar ulaşım sektörünün fosil yakıtlara en fazla bağımlı sektör olduğunu biliyor muydunuz?  Mevcut durumda ulaşım sektörü, küresel sera gazı emisyonlarının %21,11'ine neden oluyor. Bu, onu en çok karbon salan dünyadaki üçüncü sektör yapıyor. Türkiye eksenli baktığımızda da rakamlar çok yakın. Türkiye’nin toplam karbon salımının %20’si ulaşım sektörü kaynaklı. Bu anlamda sektör, Türkiye’de en çok karbon salan ikinci sektör konumunda. Uluslararası Enerji Ajansı’na göre ulaşımda talepler arttıkça ve alternatif yakıtların alımı sınırlı kaldıkça emisyonların artması kaçınılmaz. Bu noktada önümüzde duran en iyi seçenek sürdürülebilirlik!

Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nda “Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar” 11. sırada yer alıyor. Bu amacın da 10 alt maddesi bulunuyor. “Erişilebilir ve Sürdürülebilir Ulaşım Sistemleri”, işte bu 10 alt maddeden biri. Sürdürülebilir ulaşım, toplumun şimdiki ve gelecekteki hareketlilik ihtiyacını çevreye en az zararı verecek şekilde destekleme kapasitesi olarak tanımlanıyor. Emisyonları azaltmanın ne kadar önemli olduğunu gözler önüne seriyor. 

Geleneksel ulaşım ile sürdürülebilir ulaşım arasındaki farklar

Peki geleneksel ulaşım ile sürdürülebilir ulaşım arasında ne gibi farklar var? 

Geleneksel ulaşım;

  • Hareketlilik odaklıdır,
  • Bireysel motorlu taşıt odaklıdır,
  • Bütüncül değildir. Farklı taşıt türleri arasında aktarma yoktur.
  • Kullanıcıları çevreci ulaşım çözümleri yerine özel araç kullanımına yönlendirir.
  • Tahmini taleplere dayalı planlar yapılır,
  • Ulaşım talebi yol ağının genişletilmesiyle karşılanmaya çalışılır.

Sürdürülebilir ulaşım ise;

  • Erişilebilirlik odaklıdır,
  • Çok türlülük hâkimdir,
  • Bütüncül ve işlevsel bir sistemdir. Farklı taşıt türleri arasında geçiş sağlanır.
  • Kullanıcıları bisiklet, elektrikli araç gibi sürdürülebilir ulaşım türlerine teşvik eder,
  • Gerçekçi planlar yapılır,
  • Ulaşım veya hareketlilik talebi etkin bir şekilde yönetilir.

Sürdürülebilir ulaşımın ilkeleri ne, neden önemli?

Sürdürülebilir ulaşımın ilkeleri arasında;

  • Toplu taşımaya ve ulaşım altyapısına yeni düzenlemeler getirmek 
  • Toplu taşıma araçlarını çevre dostu hale getirmek (elektrikli otobüs gibi)
  • Özel araçlara olan bağımlılığı azaltmak
  • Hareketliliği artırmak
  • Karbon ayak izini azaltmak yer alıyor. 

Peki sürdürülebilir ulaşım günlük hayatta kendine nasıl yer bulabilir? Bunun pek çok çeşidinden bahsedebiliriz.

  • Ulaşımda elektriğin kullanılması, 
  • Araç motorlarında emisyon kontrolü
  • Yakıt verimliliği
  • Yenilenebilir enerji kay­naklarının kullanımı
  • Dijital teknolojilerle otoyolların yönetimi
  • Yapay zekâ kullanımı
  • Araç paylaşımına imkân sağlayan uygulamalar

Tüm bunlar karbon ayak izini azaltırken mobilitede çevre dostu yeniliklerin gelişimine öncülük ediyor. Sürdürülebilir ulaşım sadece kara yolunda değil; hava ve deniz yolunda da kendine yer buluyor. Örneğin gemilerde yeşil amonyak, hidrojen, biyoyakıt gibi alternatif yakıtlar da kullanılabiliyor. 

Hem kendi sağlığımız hem de çevremizin sağlığı ve ulaşımı sürdürülebilir kılmak için aktif ulaşım türlerinin önemi büyük.

AB, adil ve sürdürülebilir hareketliliğin teşviki için 2026 yılından itibaren 86,7 milyar euro mali destek sağlamayı planlıyor. Bu plan kapsamında Avrupa Komisyonu, üye ülkelerin karşılaştığı “ulaşım yoksulluğu” problemini ortadan kaldırmak için harekete geçti. Komisyon; sürdürülebilir, kapsayıcı hareketliliğin sağlanması ve daha üst seviyeye taşınması için mali destek sunmaya karar verdi. Bu desteği de 86,7 milyar euro olarak belirledi. ​Bu fondan yararlanmak isteyen devletler; yeni emisyon ticaret sisteminden etkilenen savunmasız grupları desteklemek için geliştirdikleri önlem ve yatırımları özetleyen Ulusal Sosyal İklim Planları geliştirmek zorunda.

İş dünyasında da sürdürülebilir araçları teşvik eden girişimler görüyoruz. 

Türkiye’de de sürdürülebilir ulaşım için yapılan çok güzel çalışmalar var.

2 Şubat 2022’de, THY’de sürdürülebilir ulaşım için ilk adım atıldı ve sürdürülebilir kaynaklardan elde edilen uçak yakıtı TK1823 sefer sayılı İstanbul Havalimanı-Paris Charles De Gaulle Havalimanı uçuşunda kullanıldı.

Türkiye’de ise 2024 sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı 183 bin 776 elektrikli araç bulunduğu açıklandı. Bu sayı, toplam araç filosunun küçük ama hızla büyüyen bir bölümünü temsil ediyor. 2023 yılı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı toplam araç sayısının %0,5’ini oluşturan elektrikli araçların oranı, 2024 yılı sonu itibarıyla %1,1’e yükseldi.

Türkiye’nin 2053’te net sıfır emisyonlu bir ekonomiye ulaşması ve ulaşım sektöründe gerekli elektrifikasyon seviyesinin karşılanması için 2035 yılına kadar yaklaşık 11 milyon elektrikli aracın yollarda olabileceği analiz ediliyor. Elektrikli araçlardaki bu büyümenin yıllık 37 teravat-saat (TWh) civarında elektrik ihtiyacı doğuracağı öngörülüyor. Böyle bir elektrik yükünün dağıtım şebekelerine entegrasyonu ise hem şarj altyapısı ve dağıtım şebekesi yatırımlarını hem de akıllı şarj gibi yükün yönetilmesini kolaylaştıran uygulamalarla mümkün olabilecek.      

Türk otobüs markaları, elektrikli araçlarını yurt dışına ihraç etmeye başladı. Romanya, Norveç, Almanya, Bulgaristan gibi ülkelerde bu markaların araçlarını yollarda görürseniz şaşırmayın!

Belediyelerimiz de ulaşımda sürdürülebilirlik için faydalı uygulamalara imza atıyor. Bu uygulamalara; MeHUB, Smart Ankara, Paylaşımlı Bisiklet, İzmir’de tramvay hatlarında kullanılacak 26 araçlık elektrikli tramvay setinin alımı, bisikletin kent içi kullanımının yaygınlaştırılmasını amaçlayan GÖLBİS projelerini örnek verebiliriz.

Sürdürülebilir ulaşımdaki en son trendler neler?

Elektrikli otomobiller, teşvikler, yenilenebilir enerjiye dayalı istasyonlar…

2024’te dünyada 17,1 milyon adet elektrikli araç satışı gerçekleşti. 2024 sonu itibarıyla küresel araç stoğundaki elektrikli araç sayısı 60 milyonu aşarken bu sayının 2030 yılına kadar 350 milyona çıkması öngörülüyor.

Elektrikli araç talebiyle beraber yükselen yeni trendler de var. Öncelikle yapay zekâ kullanan mobilite yazılımlarının gelişme kaydedeceğini söyleyebiliriz. Portekizli elektrik şirketi EDP’ye göre, elektrikli araçların ne zaman şarj edilmesi gerektiğini, hangi şarj istasyonlarının mevcut olduğunu ve anlık enerji fiyatlarını gösteren yapay zekâ çözümleri gelecekte karşımıza çıkabilir.

Fosil yakıtlı araçların dolaşımını kısıtlayan yasaların daha da yaygınlaşması bekleniyor. Örneğin Avrupa’da benzinli ve dizel otomobil satışlarının 2035'ten sonra yasaklanmasını öneren ‘Fit for 55’ paketi onaylandı. Strazburg'da bir araya gelen Avrupa Parlamentosu’nun kabul ettiği yasa sayesinde 2035'ten itibaren satılacak yeni otomobil ve hafif ticari araçlar sıfır emisyonlu olacak.

Elektrikli araç sahiplerinin büyük kısmı araçlarını geceleri evlerinde şarj ediyor. Bunun dışında alışveriş merkezi, otopark gibi halka açık alanlardaki şarj istasyonlarını da kullanabiliyorlar. Haliyle şarj istasyonlarına ihtiyaç artıyor. Bu alanda özellikle de istasyonların rüzgâr ve güneş enerjisine dayalı yenilenebilir kaynaklardan elde edilmesine yönelik girişimler göze çarpıyor. Fakat talep edilen bir seçenek daha var: Pille çalışan elektrikli araçlar!

Pilli elektrikli araçların motorları enerjisini yakıt pilinden aldığı için dışarıdan şarj edilmeye ihtiyaç duymuyor. Bu yönüyle kullanıcılara daha fazla özgürlük vadettiği kesin. Ayrıca elektrik fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı maliyet tasarrufu sağlayabilir. Shell’in yaptığı bir ankete göre, İngiltere’deki 15.000 elektrikli araç sürücüsünün %75’i bir sonraki aşamada bataryalı elektrikli araç almayı planlıyor.

Otonom araçlar akıllanıyor

Çıtayı biraz daha yükseltelim ve yönümüzü otonom araçlara çevirelim. Sürücüsüz giden araçları otoyollarda görmemize ne kadar kaldı sizce? Gelişmeler çok da uzun sürmeyeceğini gösteriyor.

Geçtiğimiz aylarda Tesla’nın CEO’su Elon Musk tam otonom sürüş (FSD) özelliğinin Kuzey Amerika'da kullanıma açıldığını duyurmuştu. FSD teknolojisi, otonom araç çalışmalarında şu ana kadar gelinen en üst nokta. FSD ile donatılmış araçlar direksiyon idaresi, gaz ve fren pedallarının kontrolünü sağlayabiliyor. GPS ve kızılötesi sensörler sayesinde çevrelerindeki engellerin etrafından dolaşabiliyor, trafik kurallarına uyabiliyor.

Bu özelliklerine rağmen tam otonom araçların sürücüsüz kullanılması şimdilik yasak. Araçtaki uyarı sistemi, sürücünün direksiyon başında olup olmadığını algılıyor ve sürücü uzun süre direksiyonu tutmadığında uyarı veriyor. Devam eden güvenlik ve test süreçleri tamamlandığında kendi kendine giden araçları trafikte görmeye başlayacağız.

Merakla beklediğimiz diğer bir gelişme de sürücüsüz taksiler! Tam otonom araçların ulaşım hizmetlerinde kullanılmasına ilişkin pilot çalışmalar sürüyor. Amazon’un girişimi olan Zoox şirketi, otonom olarak geliştirdiği Robotaxi'nin test sürüşünü geçtiğimiz haftalarda tamamladı. Testi başarıyla geçen aracın önümüzdeki yıllarda araç çağırma hizmetlerinde kullanılması bekleniyor.

Geleceğin paylaşımlı araçları iki tekerlekli!

Paylaşımlı araç platformlarının sayısı hızla artıyor. Bu platformlar sayesinde sürücüler kendileriyle aynı yöne gidecek yolculara seyahat hizmeti verebiliyor. Trafik yoğunluğu ve sera gazı emisyonlarının azaltılmasının yanı sıra paradan ve zamandan da önemli ölçüde tasarruf sağlanıyor.

Araç paylaşımının geleceği ise mikromobilite sektöründe. Son birkaç yıldır, elektrikli otomobillerde olduğu gibi e-mikromobilite tarafında da keskin bir talep artışı gördük. MarketsandMarkets’ın raporuna göre, mikromobilite pazarının 2027'de 6,1 milyar ABD dolarına ulaşacağını tahmin ediyor. Bu da paylaşım platformları için iki tekerlekli araçları oldukça cazip kılıyor!

Elektrikli scooter, elektrikli bisiklet ve elektrikli motosikletlerin paylaşımlı olarak kullanılmasını sağlayan platformlar piyasaya sürülüyor. Bu araçların yaygınlaşması ve paylaşımlı hale gelmesinin kentsel ulaşımda yaratacağı etkiyi merakla bekliyoruz.

Dünyadaki gidişatı kısaca özetledik. Peki biz günlük hayatta ulaşım ayak izimizi azaltmak için neler yapabiliriz? Gelin birlikte inceleyelim…

Hem kendi sağlığımız hem de çevremizin sağlığı ve ulaşımı sürdürülebilir kılmak için aktif ulaşım türlerinin önemi büyük. Bu aktif ulaşım türleri arasında en basit olanları; yürümek ve bisiklet. Gideceğimiz yer çok uzak değilse yürümeyi veya bisiklet kullanmayı tercih edersek hem kendimize hem de çevremize fayda sağlamış oluruz. Bunun yanında dünyada artık daha da yaygınlaşan araç paylaşım hizmetlerini de kullanmak mümkün; e-scooter ve e-bisiklet hava kirliliği, sera gazı emisyonları ve trafik gibi sorunlara çözüm olabilecek en güzel örneklerden.

İstikamet yeşil bir gelecekse bunun yolu ulaşımı sürdürülebilir hâle getirmekten geçiyor. Haydi harekete geçelim. Hem kendi sağlığımızı hem çevremizi koruyalım. Dünyaya iyi bakalım, geleceğe iyi bakalım.

Ulaşım emisyonlarını azaltmanın yolları

Uluslararası Enerji Ajansı’na göre ulaşımda talepler arttıkça ve alternatif yakıtların alımı sınırlı kaldıkça emisyonların artmaya devam etmesi muhtemel. Peki biz günlük hayatta ulaşım ayak izimizi azaltmak için neler yapabiliriz?

Hem kendi sağlığımız hem de çevremizin sağlığı ve ulaşımı sürdürülebilir kılmak için aktif ulaşım türlerinin önemi büyük. Bu aktif ulaşım türleri arasında en basit olanları; yürümek ve bisiklet. Gideceğimiz yer çok uzak değilse yürümeyi veya bisiklet kullanmayı tercih edersek hem kendimize hem de çevremize fayda sağlamış oluruz. Bunun yanında dünyada artık daha da yaygınlaşan araç paylaşım hizmetlerini de kullanmak mümkün; e-scooter ve e-bisiklet hava kirliliği, sera gazı emisyonları ve trafik gibi sorunlara çözüm olabilecek en güzel örneklerden.

İstikamet yeşil bir gelecekse bunun yolu ulaşımı sürdürülebilir hale getirmekten geçiyor. Haydi harekete geçelim. Hem kendi sağlığımızı hem çevremizi koruyalım.

Etiketler:
  • Çevre

  • Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri