Çocuklarda Çevre Bilinci Oluştururken Nelere Dikkat Edilmeli?

İçinde yaşadığımız dünyaya ne kadar iyi bakıyoruz? Nüfus artışı, kentleşme, çevre kirliliği derken bugün doğada görülen tahribatın ana sorumlusunun insan olduğu görülüyor. Bu nedenle dünyayı yaşanılabilir bir yer yapmak yine bize düşüyor. Özellikle de çocukluk döneminde kazanılan çevre bilinci, gezegene duyarlı bir toplumun inşasında kilit rol oynayabilir.

 

Doğa sevgisi ve çevre bilincine sahip çocuklar, sürdürülebilir bir geleceğin mimarları olacaklar. Peki bunu başarmaları için onlarla konuşmaya nereden başlamalıyız? Çocuklarda çevre bilinci oluştururken nelere dikkat etmeliyiz? Bu soruları ve konuyla ilgili merak edilenleri, kurucusu ve daimî destekçisi olduğumuz Öğretmen Akademisi Vakfı’nın eğitimcilerinden, Çevre Okuryazarlığı Eğitmeni Dalida Dikici’ye sorduk. Gelin şimdi aldığımız yanıtlara birlikte göz atalım.

 

Eğitim önce ailede başlar deniyor. Çevreye duyarlı çocuklar yetiştirmek için anne babaya düşen sorumluluklar nelerdir? Okul öncesi dönem ve ilkokul döneminde çocuklara nasıl yaklaşılmalı?

Hepimiz doğar doğmaz ailelerimizin ve bakım verenlerimizin davranışlarını gözlemleyerek, ardından da taklit ederek öğrenmeye başlıyoruz. İşin sırrı özellikle ailelerin ve bakım verenlerin çevre bilincine sahip, çevresine duyarlı bireyler olarak güçlü birer rol model olmalarıdır. Kitap okuma alışkanlığı edinmekten çevresiyle iletişim kurma becerilerine kadar her çocuk önce ailesinden gördüklerini uygular. Bu esnada çocuklara pekiştireçler vermek ve gayretlerini desteklemek çevre bilincinin doğal yollardan kazanılmasını sağlar.

 

Okul öncesi dönemdeki çocuklar aile ortamı içerisinde ilk sosyal deneyimlerini kazanmaya başlıyorlar. Onların çok iyi birer gözlemci olduklarını biliyoruz. Bu noktada çocuklarına çevre sevgisi aşılamak isteyen anne, baba veya bakım veren kişiler nasıl birer rol model olmalı?

Anne, baba veya bakım verenler, rollerinin de yavaş yavaş benimsendiği okul öncesi dönemde çocuklarıyla doğada bolca zaman geçirmeli. Elleri toprağa değerek büyüyen çocuklar tohumun toprakta nasıl dönüştüğünü görebilir. Ona bakım verdiğinde çimlenip büyüyebileceğini yaşayarak öğrenir. Böylece ihtiyacı karşılamak, korumak, bakım vermek ve sabretmek gibi değerler de doğal bir akışta çocuklara aşılanmış olur.  

 

Uzun vadede doğaya zarar veren tüketici alışkanlıklarımızı da ele almamız gerekir. Özellikle alışveriş listesi oluştururken “Buna gerçekten ihtiyacımız var mı, yoksa sadece istediğimiz için mi alıyoruz?” gibi sorularla ailecek tartışılıp karar verilen bir satın alma kültürü oluşturmak oldukça önemli. Bu kararı sonuçlarıyla birlikte küçük yaşlarda muhasebe etmeye başlayan çocuklar bilinçli birer tüketici olma yolunda ilerleyeceklerdir.

Özellikle alışveriş listesi oluştururken “Buna gerçekten ihtiyacımız var mı, yoksa sadece istediğimiz için mi alıyoruz?” gibi sorularla ailecek tartışılıp karar verilen bir satın alma kültürü oluşturmak oldukça önemli.

Dalida Dikici

Satın alıp kullanıp attığımız bir doğrusal ekonomi alışkanlığından, döngüsel ekonomiyi destekleyen yeni alışkanlıklara yönelmeliyiz. Bu noktada, aldığımız ürünleri takas ederek veya tamir ederek atıklarımızı azalttığımız çevre dostu faaliyetlerde bulunabiliriz. Annelerimizin boyumuz uzadıkça açtığı pantolon ve etek boylarını, dizleri yıprandıkça yamadığı eşofmanları, küçülenleri elden ele değiştirdiği kıyafetleri hatırlayın. Bunlar kültürümüzün en güçlü yanları. Biz de tıpkı öze dönüş gibi bu kültürel alışkanlıkları yeniden benimseyebilir daha sade bir yaşam tarzını bir kültüre dönüştürebiliriz.

 

Yemek israfına da ayrıca dikkat çekmek gerekir. Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü’nün güncel raporuna göre küresel gıda israfı hacmi yaklaşık 1,6 milyar ton. Evde yemeklerin çöpe atılmaması için porsiyonları uygun miktarlarda hazırlayabilir, gıda atıklarını değerlendirmek için kompost gibi çeşitli yöntemleri değerlendirebiliriz.

 

Çevre konusunda öğretmenler nasıl bir duyarlılığa sahip olmalı? Ne tarz etkinlikler çocuklarda çevre bilincini pekiştirebilir?

Okullarda özellikle geri dönüşüm kutularının edinilmesi, hangi tür atıkların nasıl sınıflandırılacağı konusunda bilinçlendirme yapılması gerekir. Verilen proje ve/veya performans ödevlerinde karton, kâğıt vb. gibi atık çıkartacak kurgular yerine, ileri dönüşüme yönelik yaratıcılığı destekleyecek çalışmalar tasarlanmalıdır. İleri dönüşüm bugün dünyada ihtiyacı artarak hissedilen bir iş koluna dönüşmüş durumda.

 

Doğayı okul dışı öğrenme ortamı olarak tercih edebilir, öğrencilerin doğadan ilham alarak modeller geliştirmelerine alan açabiliriz.  Biyomimikri kavramını da hatırlayarak gerçek hayat problemlerinin çözümünde “Doğa ne yapardı?” diye sormayı alışkanlığa dönüştürebiliriz. 

Doğanın bizim için önemini çocuklara nasıl anlatabiliriz? Dünyayı tanıyıp, sevmeleri için neler yapabilir, onlara ne gibi sorumluluklar verebiliriz? Tüm bu çabamızın gelecekte ne gibi faydaları olabilir ve çevre bilinci yüksek çocuk yetiştirmek neden önemli?

Doğanın önemi ve çevre etiği odağında bizden sonraki nesillere karşı da sorumlu olduğumuz açık. Bu sorumluluğa dair farkındalığı deneyimsel bir süreçle çocuklara aktarmamız gerekir. Ailede başlayan bu kültürel süreç, okulda da aile, öğrenci ve uzmanlarla iş birliği içerisinde sürdürülmeli. İngiliz yayıncı ve doğa tarihçisi David Frederick Attenborough’nın da söylediği gibi “Sadece bize değil dünyadaki tüm yaşama yuva olan bir gezegen yaratmak için elimizden gelen her şeyi yapmak kesinlikle bizim sorumluluğumuzdur.”

 

Öğretmen Akademisi Vakfı’nın konuya yaklaşımından bahsetmek ister misiniz?

Çocukların gelişiminde ailelerinden sonra en büyük sorumluluğu üstlenen, dolayısıyla toplumların sosyal ve kültürel dönüşümünde büyük izi olan kişilerin öğretmenler olduğuna inanıyoruz. Bu açıdan öğretmenliğin özel bilgi, beceri ve tutum gerektiren bir meslek olarak toplum algısında hak ettiği değere ulaşması kritik önem taşıyor. ÖRAV olarak biz, öğretmenlerin ve ülkede eğitim sorumluluğunu üstlenmiş olan tüm bireylerin mesleki ve kişisel gelişimlerine destek verecek projeler tasarlayıp yürütüyor, bu vesileyle de öğretmenlerin geleceğe yön veren nesiller yetiştirmelerine katkıda bulunuyoruz.

 

Tam burada sahadaki eğitim programlarımızdan yalnızca biri olan Çevre Okuryazarlığı eğitim programından kısaca bahsedelim. Eğitimimiz, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan "Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam" (3), "Nitelikli Eğitim" (4), " Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar " (11) ve "Sorumlu Üretim ve Tüketim" (12) maddelerini destekleyen çeşitli aktiviteleri içeriyor.

 

Eğitime katılan öğretmenlerimiz tüketim alışkanlıklarını yoklamayı, bunu hangi ölçütlerle yapacaklarını öğreniyor, tüketimlerinin doğadaki bedelini ve çevreye etkilerini inceleme fırsatı elde ediyorlar. Dünyanın sınırlı kaynaklarını en verimli şekilde değerlendirmek için büyüklerimizin alışkanlıklarına ve hayat pratiklerine yani "öze" dönmenin önemini keşfediyorlar. Gerek eğitim sürecindeki aktivitelerle gerekse eğitim sonrası mentorluk sürecindeki çeşitli uygulamalarla çevre farkındalığı kazanarak bunu sınıflardan okullara, oradan öğrenciler vasıtasıyla evlere taşıyor ve çevre dostu bir kültürün yayılmasına öncülük ediyorlar.

 

Özetle öğretmenler eğitimle başlayan ve mentorlukla devam eden bu yolculukta tüketim alışkanlıklarını gözeterek sürdürülebilir hayat pratiklerini aktarabilecekleri yöntem, teknik ve rutinleri tanıyor, uyguluyorlar. Yaptıkları çalışmaları mümkün olduğunca tüm sınıfı kapsayacak şekilde yürüterek ve yansıtma raporları yazarak eğitim sürecinde onlara eşlik eden mentorlarından geri bildirim alma fırsatı buluyorlar. 

Etiketler:
  • Çevre

  • Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri

  • Aile