Yarın Olmayacak Gibi Hissettiğimizde Ne Yapmalı?

Hep birlikte zor bir süreçten geçiyoruz. Bugünlere kısmen alıştık. Hâlbuki biraz geriye gitsek ve şu son bir senede yaşananları ekrandan izlesek; muhtemelen “Netflix’teki meşhur dizi Black Mirror’dan sürükleyici bir bölüm” der geçerdik. Ama öyle değil. İlk günlere dönelim mi? Pencereden burnumuzu zar zor çıkardığımız, market alışverişi sonrası ürünlerin poşetlerini bile yıkadığımız, sokakların boşaldığı, camlardan birbirine destek mesajlarının görüldüğü, minik balkon konserlerine tanıklık ettiğimiz günleri hatırlayın. Hepsini yaşadık ama geçiyor ve tamamen geride kalacak. Ne var ki ciddi bir pandemi krizindeyiz ve kriz anlarında beynimiz verdiği tepkilerle kararlarımızı da önemli düzeyde etkiliyor.

 

Muhtemelen birçok okuyucumuzun da bildiği gibi beynimiz basitçe ön, orta ve arka olmak üzere üç ana lobdan oluşuyor. Tabii ki üzerine makaleler yazılabilecek en önemli organımızı “Üç bölümden oluşur” şeklinde anlatmak niyetinde değilim, mümkün mertebe hızla dikkat çekmek istediğim asıl noktaya geleceğim. Frontal Korteks de denen ön lob, analizle kaliteli kararlar vermeye yarayan ve karar alırken kullanılması tercih edilen kısımdır. Orta beyin ise birçok karmaşık görevi üstlenir, ilkel beyin de denen arka bölümdeki amigdala ise modern dünyada çoğunlukla önemini kaybetmiş durumdadır. İlkel beyin, ilk çağlarda beyin fonksiyonlarının çok büyük bölümüne sahipken günümüzde aslında işlevini yitirmiş ve çok az gereksinim duyulan, analiz yapmadan ani karar verilmesi gereken durumlarda devreye giren bölümdür. Asli fonksiyonu hayatta kalmamızı sağlamaktır. Mesela “Karşına ayı çıkarsa kaç” gibi bir emri burası verir. Tabii “Şehrin ortasında ayının ne işi var?” diyerek donakalmaz (ki kalmamalısınız her an çıkabilir!) ve kaçabilirsiniz!

 

İşin asıl enteresan yanı, kriz dönemlerinde ilkel beyin haddini aşar ve bireylerin analiz yaparak karar almaları gereken durumları da etkileyebilir. Burada yine hayatta kalma güdüsüyle devreye girer ve kriz ortamlarında mevcut koşulları aşırı kötümserlikle yorumlayarak riskleri olduğundan da büyük gösterebilir. Yani aslında görevi gereği bizi korur. Günümüz koşullarında da ilkel beyinle alınan kararlar tahmin edebileceğiniz gibi fayda sağlamaz. Aslında günlük yaşantımızdaki ufak krizlerde, mantıklı olmayan ve “Acaba neden böyle yaptım?” denilen birçok ani reaksiyonumuz da buradan gelir. Frontal Korteks’te verilerin analiz edilmesiyle, durup biraz kafa yorarak ulaşılacak kaliteli çıktılar yerine; duyguların ön plana geçmesi, önyargılar veya panik sonucu alınan ilkel beyin kaynaklı kararlar, sonunda bizi mutsuz eder. Ruh halimizi, bakış açımızı da etkileyerek bir kar topu etkisiyle bizi gitgide aşağı çeker.

 

İlkel Beyin Ne Zaman Devreye Girdi?

Yine pandeminin ilk günlerine dönelim, bazı çok ileri yorumlar yapılmadı mı: “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”, “Sistemler çöküyor”, “Sonumuz geldi” gibi yorumları hatırlayın. Gelin, ilkel beynin devreye girdiği bir-iki çarpıcı örneğe bakalım; ama güler miyiz, ağlar mıyız bilmiyorum! Marketlere saldırıp tuvalet kâğıdı için kavga etmek ya da hafta sonu kısıtlamasını duyunca gece yarısı onlarca kişiyle mahalle bakkalına akın edip çekirdek almak ilk akla gelenler. Çok beğendiğim bir tanesi de mikrobu öldürmek için ellerine kolonya döküp yakan gencimiz! Evet tabii ki bunlar uç örnekler ancak daha neler var kim bilir?

 

Peki ne oldu, veri geldikçe insanlar rahatladı, sakinleşince ilkel beyin yavaşça devreden çıktı ve ön loba geçebildik. Ne kıtlık olacağı ne de zalim virüsün insan ırkının sonunu getireceği anlaşıldı. Bu noktada gereken kaliteli kararlar alınmaya başlandı. Ancak çok çetin bir süreç olacağı da tartışmasızdı. Maalesef pandeminin tüm dünya için çok üzücü sonuçları oldu. Öte yandan bu zor süreçte iyimserliğini korumayı başarabilmiş, akılcı ve güçlü kalabilmiş ülkeler, ekonomiler, şirketler ve bireyler ön plana çıktı. Frontal kısmı daha çok kullanabilenler sayesinde kimileri süreci daha iyi yönetti.

Kriz anlarında bireyler ya da şirketler açısından alınan kararların kalitesini irdelersek pandemi ya da benzeri öngörülmesi çok güç, ani konjonktürel değişikliklerin etkisini göz ardı edemeyiz. Bununla beraber söz konusu dönemde krizin yarattığı sis perdesini dağıtacak bir bakış açısına sahip olabilmek oldukça önemlidir.

Alpay Aydın

Kriz Anında Ne Yapmalı?

Kriz anlarında bireyler ya da şirketler açısından alınan kararların kalitesini irdelersek pandemi ya da benzeri öngörülmesi çok güç, ani konjonktürel değişikliklerin etkisini göz ardı edemeyiz. Bununla beraber söz konusu dönemde krizin yarattığı sis perdesini dağıtacak bir bakış açısına sahip olabilmek oldukça önemlidir. “Karanlık umudun bittiği yerde başlar!”, dolayısıyla işler bir noktada sarpa sardığında, “Yarın olmayacak” gibi hissettiğimizde, ilkel beynin direksiyona geçmesine izin vermemeliyiz. Sakinleşmeli ve doğru karar alabilmek için önce Frontal Korteks’e geçebilmeliyiz.

 

Ön loba geçebildiysek işte bu iyi haber, şimdi gelin masanın hangi tarafında olursanız olun geçerli olduğuna inandığım aşağıdaki beş temel faktöre bakalım. Çünkü bu aşamalardan geçerek alınan kaliteli kararların kriz dönemlerinde daha da önemli hale geldiğini düşünüyorum.

1.       Kendini tanımak ve gerçekçi hedefler koymak: Kişinin ya da firmanın kendisine karşı şeffaf olması mühimdir. Bu noktada başka bireylerin, diğer firmaların hatta büyük resimde öteki ülkelerin hikâyelerinden yola çıkarak karar alamayız. Her birinin hikâyesi, güçlü yanı, maddi ya da beşerî sermayesi ve buna paralel hedefi, dayanma gücü ya da tatmin noktası farklıdır. Karar alırken kendi hikâyenize uygun, gerçekçi hedefler koymak ilk kritik adımdır.

2.       Datayı kullanmak: ‘Elinizdeki veri setinin derinliği ve büyük resme bakabilme açınızın genişliği’ ile ‘bilgilerin kalitesi ve kararınızın başarısı’ doğru orantılı olacaktır.

3.       Vade/Öngörü: Orta ve uzun vadeli yatırımlar/kararlar; detaylı analiz sonucu oluştuğu için çoğunlukla daha doğru sonuçlar verir. Bakış açınızın ve dolayısıyla stratejinizin en azından orta ve mümkünse uzun vadeli olması başarınızı destekleyecektir.

4.       Yolculuk: Değişen koşullara paralel ara kararları alacak çevikliğe sahip olmak ve değişime ayak uydurabilmek epeyce kıymetlidir. Bu hem cesaret hem de sürekli gelişim gerektirir. Yeni durum rotadan tamamen saptırıyorsa bu noktada bitmeyen bir iyimserlikle ilk karara sarılmanın anlamı yoktur. Güncel koşullara göre taze bir analizle yeni rotayı gecikmeden belirlemek gerekir.

5.       Karar/Danışılan kişi ve kurum: İster kendi yatırımlarınız ister şirketiniz adına aldığınız kararlar olsun, mutlaka bir risk almanız gerekecektir. Burada doğru kişi ve kurumlara danışıyor olmanız kritiktir. Doğru kişi ve kurumları seçme kararını da yine sizin almanız gerekiyor! Unutmayın en başta alınan doğru kararlar, yolculuk boyu taşıdığınız riskleri de minimize edecektir.

 

İyimserlik asla bırakmamamız gereken en önemli gücümüzdür. Bizi harekete geçirir, karar aldırır, hatadan ders çıkarıp yeni analizlerle yeni kararlar için motive eder. Sisli havada ağacın tepesine tırmanıp ufku görebilme enerjisini buradan alırız. Öte yandan mutlaka büyük resimle, gerçeklikle, mümkün mertebe fazla ve kaliteli veriyle besleyip dengelemek ve duyguları değil aklı ön plana çıkararak karar almak gerekir.

 

Son olarak “Asla yarın olmayacak!” gibi hissettiğimiz her an, hep güneşin doğduğunu ve ertesi gün olacağını unutmamalıyız.

Etiketler:
  • Finansal Sağlık

  • Sosyal Refah