İklim Değişikliğine Karşı Mücadeleyi Dönüştürecek Kavram: Ekokırım

Afrika kıtasına bağlı ada ülkesi Madagaskar, iklim krizi kaynaklı kıtlığın görüleceği ilk ülke olabilir. Özellikle güney kesimlerde yıllardır yağmur yağmaması, sıcaklıkların artması sonucu ciddi bir gıda krizi yaşanıyor; bazı bölgelerde hasat yapılamadığı için yiyecek başka hiçbir şey bulamayan insanlar artık çaresizlikten sadece çekirge ve kaktüs yaprağı yemeye başladı. Bu ada iklim değişikliğini tetikleyen küresel emisyonları artıracak fazla bir şey yapmadı, ancak krizin sonuçlarıyla doğrudan yüzleşiyor. Pasifik’teki başka bir ada ülkesine gidelim, Vanuatu’ya. Suların yükselmesi nedeniyle haritadan silinme tehlikesi yaşayan Vanuatu, yıllardır fosil yakıt üreten şirketlere, arkalarındaki kurum ve hatta devletlere dava açmanın yollarını araştırıyor. Son olarak mevcut ve gelecek nesillerin iklim krizinin olumsuz sonuçlarından korunma hakları konusunda Uluslararası Adalet Divanı'ndan görüş alacağını açıkladı. Başka açıdan yaklaşalım. Küresel emisyonların çoğundan sorumlu Çin, ABD, Hindistan, Rusya ve Avrupa Birliği’nde kimi taraflar daha net bir plan açıklamadı. Oysa Güney Asya ülkesi Butan ile Güney Amerika ülkesi Surinam, tüm insanlığa verilen bu ödevi ciddiye aldı. Karbon nötrlüğe hatta bunu geçip karbon negatifliğe ulaşan (yaydıklarından daha fazla karbonu tutan) ilk ülkeler oldular.

Bir yanda ekolojik ayak izi çok büyük olan ülkeler, diğer yanda bunun yıkıcı sonuçlarıyla yüzleşenler… İklim değişikliği raporlarıyla da ortaya konulduğu üzere her geçen gün daha fazla yıkıma neden olan iklim krizini durdurmak için iklim adaletini sağlamak aciliyet kazandı. Üstelik bunun için hayatımızda artık bir kavram da var: Ekokırım ya da ecocide. Doğal çevrenin insan faaliyetleriyle bilinçli bir şekilde yok edilmesi anlamına gelen ekokırım, giderek daha geniş kesimlerce bir suç olarak kabul ediliyor hatta uluslararası ceza literatürüne yerleşiyor. Peki ekokırım(ecocide) nedir? Neden önemli? Etkileri neler olabilir?

Doğal çevrenin insan faaliyetleriyle bilinçli bir şekilde yok edilmesi anlamına gelen ekokırım, giderek daha geniş kesimlerce bir suç olarak kabul ediliyor hatta uluslararası ceza literatürüne yerleşiyor.

Ekokırım (ecocide) nedir?

Eski Yunancada ‘ev, yakın çevre’ anlamına gelen; yıllar içinde habitat, doğal yaşam olarak anılan eko (oikos) ile Latince 'caedere' (öldürmek, katletmek) fiilinden gelen ‘cide’nin birleşmesinden oluşuyor. Bu türeme için soykırım yani ‘genocide’ kelimesini yaratan Raphael Lemkin’in yaklaşımından esinleniliyor.

Kökeniyle de kendini ifade eden ekokırımın (ecocide) yasal tanımı ise ‘Stop Ecocide Foundation’ (Ekokırımı Durdurun Vakfı) tarafından şu şekilde yapılıyor: Çevreye ağır ve geniş çaplı veya uzun vadeli zarar verme ihtimalinin yüksek olduğunun bilincinde, hukuka aykırı veya keyfi olarak işlenen eylemler. Bu tanımı 2021 yılında yapan bağımsız uzmanlar heyeti bazı ifadelerin altını özellikle çiziyor. Suçun kapsamını belirlemek adına bu ifadeleri açmakta fayda var:

 

Keyfi (eylemler): Beklenen sosyal, ekonomik faydalara kıyasla açıkça aşırı olan zararların göz ardı edilmesi.

Ağır (zarar): İnsan yaşamı veya doğal, kültürel, ekonomik kaynaklar üzerindeki ciddi etkiler de dahil olmak üzere; çevrenin herhangi bir unsurunda çok ciddi olumsuz değişiklikler, bozulma veya hasar meydana gelmesi.

Geniş çaplı (zarar): Sınırlı bir coğrafyayı, ülke sınırlarını aşan veya bütün bir ekosistemin, türlerin veya çok sayıda insanın maruz kaldığı hasar.

Uzun vadeli (zarar): Geri döndürülemeyen veya makul bir süre içinde doğal iyileşme yoluyla giderilemeyen hasar.

Çevre: Dünya, biyosfer, buzküre (kriyosfer), taşküre (litosfer), suküre (hidrosfer), atmosfer ve dış uzay. 

Bu noktaya nasıl gelindi?

Uluslararası bir suç olarak ekokırım ilk kez 1970'lerde ABD’nin Vietnam Savaşı boyunca kullandığı portakal gazının (kimyasal adıyla Agent Orange) yerel halk ve doğal hayat üzerinde ciddi etkiler yaratmasının ardından ortaya çıktı. Resmen bir suç olarak tanınması konusundaki girişim ise 2019’da Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (UCM) Taraf Devletler Kurulu’nda Vanuatu ve Maldivler’den geldi.

Bunun üzerine 2001’de tanımı ve çerçeveyi çizen uzman heyet, ekokırımı UCM’nin kurucu sözleşmesi olan Roma Statüsü kapsamında suç haline getirmeyi önerdi. Kabul edilmesi halinde ekokırım; savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım ve saldırı suçlarının yanı sıra yargılanacak beşinci suç kategorisi olacak. Peki çevreyi yok etmenin bir suç olarak tanımlanması neden bu kadar önemli? Cevabın “Sürdürülebilir bir gelecek için” olduğunu biliyoruz elbette ama bu hamle nasıl bir karşılık bulabilir?

 

İnsanları, ülkeleri, kurumları nasıl etkileyebilir?

Öncelikle artık çevre bir hak öznesi sayılır, ekosistemi korumak hukuki bir karşılık bulmuş olur. Halihazırda çevreye verilen zararı karşılamak üzere maddi yaptırım kararları alınabiliyor, ancak ekokırımın resmen suç olarak kabul edilmesi cezai sorumluluk/cezai yaptırım kavramını da devreye sokar. Yani; petrol sızıntısından sorumlu olan X şirketinin yöneticisi bir soruşturmayla karşılaşabilir. Bu durumun caydırıcı etkisinin olacağı düşünülüyor.

İkinci olarak UCM’nin evrensel bir etkisi oluşur. Böyle bir suç uluslararası kabul görmüş olur. Elbette henüz UCM’ye taraf olmayan ülkeler de var (örneğin Türkiye değil). Ayrıca UCM ikinci plandadır, yani ülkelerin iç hukuku işlemez veya yetersiz kalırsa devreye girer. Yine de burada caydırıcılık önemli bir faktör. Çünkü UCM’nin devreye girme ihtimali, ülkeleri kendi iç hukukunda düzenleme yapmaya itebilir. Şimdiden aralarında Rusya, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Ukrayna’nın da olduğu yaklaşık 10 ülke ekokırım suçunu kendi iç yasalarında düzenledi. Elbette bu yasaların etkinliği hukukun üstünlüğü, uygulama prosedürleri, bağımsız yargı gibi faktörlere bağlı olacak.

Üçüncü olarak ulusal ve uluslararası yasal boşluklardan yararlanmak mümkün olmaz. Örneğin çevreyi koruyacak yasalar olmadığı veya tam olarak uygulanmadığı için kendi ülkesini yerine başka bir ülkede üretim yapan bir şirket/kurum için denetimden kaçmak kolay olmayacak.

Ekokırım konusunda sürecin nasıl ilerleyeceği henüz çok net değil. Ancak bu tartışma bile dünyaya iyi bakmamız açısından büyük bir kazanç.

Etiketler:
  • Çevre

  • Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri

  • İklim Değişikliği

  • Doğal Yaşam Ve Ekoloji