Uzay Çalışmaları Sayesinde Günlük Hayatımıza Giren Teknolojiler

Son bir ayın yerçekimi dengelerini değiştiren gündemlerini hatırlayalım mı? NASA’nın son keşif aracı Perseverance, yedi aylık uzun yolculuğunu tamamlayıp Mars'ın yüzeyine indi. İnsanlığın keşfettiği ilk kara deliğin aslında düşündüğümüzden çok daha büyük olduğunu öğrendik…

Dünya dışında hayat var mı henüz bilmiyoruz ama öğrenmek amacıyla yıllardır devam eden çalışmaların, yapılan onca uzay yolculuğunun günlük hayatta kullandığımız pek çok şeyi bize kazandırdığını biliyor musunuz? Bugün artık çok aşina olduğumuz teknoloji ya da cihazların hangilerini uzay araştırmalarına borçluyuz bir bakalım…

GPS: Küresel konumlama sistemi olarak bilinen GPS sayesinde aradığımız adresi şıp diye buluyor, bir tıkla kendi konumumuzu başkalarına bildirebiliyoruz. Kimilerine büyük kolaylık sağlayan, kimilerine gözetleniyor hissini veren GPS, bilim insanlarının uzay boşluğunda hareket eden uzay araçlarının konumunu belirleyebilmek amacıyla geliştirdiği bir teknoloji. Bir metreye kadar yakın bir kesinlikte coğrafi konum hatta saat bilgisi sağlayan bu küresel uydu navigasyon sistemi, aynı zamanda hâlâ uzayın derinlikleri için de kullanılıyor. Yeni gezegenlerin keşfinde, gök mekaniği hesaplamalarında GPS’e başvuruluyor.

MRI cihazı, bilgisayarlı tomografi, ultrason: Hayat kurtaran tespitlerin yapılmasını sağlayan bu tarama yöntemleri, uzayın derinliklerinden en iyi ve detaylı görüntüyü alabilmek ihtiyacından doğdu. Dijital sinyal işleme süreci, mevcut radyografi yöntemlerine nazaran daha net, parlak ve ayrıntılı görseller sunmakla kalmadı, çok daha hızlı tarama imkânı da getirdi. Bu da MRI, tomografi ve ultrason gibi günümüzde yaygın şekilde kullanılan taramaların temelini oluşturdu.

Üstelik uzay teknolojisinin tıp alanına etkisi bunlarla da sınırlı kalmadı. Örneğin hastabaşı monitörleri başlangıçta uzaya çıkan kişilerin sağlık durumunu takip edebilmek için tasarlandı. Uzak gök cisimlerinin sıcaklığının ölçülmesi için geliştirilen kızılötesi sensörler kulak termometrelerine ilham verdi. Uzay gereçlerindeki kusurları tespit etmek amacıyla başlatılan projeler kanser detektörlerinin doğuşuna yol açtı.

Mars'ı keşfetmek amacıyla gerçekleştirilen Viking programları sırasında yapılan çalışmalar bugün diyabet hastalarının hayatını kolaylaştırıyor.

İnsülin pompası: Mars’ı keşfetmek amacıyla gerçekleştirilen Viking programları sırasında yapılan çalışmalar bugün diyabet hastalarının hayatını kolaylaştırıyor. O dönemde uzayda daha uzağa gitme ihtimali astronotların sağlık durumlarının izlenmesinde zorluklar yarattı ve araştırmacıları yaşamsal belirtileri denetlemek için yeni yollar bulmaya teşvik etti. Bu sırada yapılan araştırmalar, bir kişinin kan şekeri seviyelerini izleyebilen ve gerektiğinde vücuduna insülin salmak için sinyaller gönderebilen bu cihazların yaratılmasına önayak oldu.

Nesnelerin İnterneti’ne (IoT) giden yol: Uzay teknolojilerinin fitili ateşlediği dijital dönüşümlere bakalım bir de… ‘Günlük kullanımdaki nesnelerin internete bağlanarak veri gönderme-alma kabiliyeti’ olarak tanımlanan Nesnelerin İnterneti, aslında NASA tarafından geliştirilen Embedded Web Technology (Gömülü Web Teknolojisi) yazılımına dayanıyor. Bu teknoloji başlangıçta astronotların Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (ISS) internet üzerinden uzaktan deneyler gerçekleştirmesini ve takip etmesini sağlamak için yaratıldı. Daha sonra kamuya sunulması üzerine Nesnelerin İnterneti doğdu.

Toz gıdalar ve bebek mamaları: Dünyada beş-on dakikada hallettiğimiz günlük rutinler uzay söz konusu olduğunda bazen içinden çıkılmaz problemler yaratıyor. Beslenme de bunlardan biri. Uzay yolculuklarının uzunluğu da düşünülürse gıda depolamak ciddi bir sorun teşkil ediyor. Dolayısıyla fazla yer kaplamayan, uzun süre dayanan, kolay hazırlanan gıdalara gereksinim duyuluyor: Toz gıdalar. Bebek mamalarına evrilen süreç ise şöyle gelişiyor: Uzay yolculuklarında geri dönüşüm ajanı olarak kullanılacak alglerin potansiyelinin keşfedilmesiyle alg tabanlı sebze benzeri bir yağ geliştiriliyor. Bunun, DHA ve ARA olarak adlandırılan doymamış yağ asitleri açısından zengin olduğu fark ediliyor. Bebeğin fiziksel ve zihinsel gelişiminde büyük rol oynayan DHA ve ARA, anne sütünde yüksek miktarda bulunsa da o dönemde hiçbir mama formülünde yer almıyor. Dolayısıyla astronotların öğünü olarak düşünülen toz gıdalar bebek mamalarına da girmeye başlıyor.

Hafızalı köpük: Yüzey gerilimine karşı direnç gösteren, yoğunluğu artıran kimyasallardan oluşan materyaller kısaca hafızalı köpük olarak adlandırılıyor. Tanımlama her ne kadar karmaşık olsa da bu bileşen omurgamızı destekleyen minderlerde, bel yastıklarında, yataklarımızda ve sporcu kasklarında kullanılıyor. Bu teknoloji, kalkış ve iniş sırasında G kuvvetinin etkisini hafifletmek, astronotlar için hem güvenli hem de farklı fiziksel özelliklere göre özelleştirilebilir koltuklar tasarlamak amacıyla geliştirildi.

Çizilmeye Dayanıklı Mercekler: İnanması güç olsa da 1970’li yıllardan önce kullanılan lensler cam benzeri maddelerden üretiliyordu. Ancak 1972 yılında tüm güneş gözlüklerinin ve lenslerin parçalanmaya karşı dayanıklı olması şartı getirildi. Bunun üzerine üreticiler cam yerine plastiğe yöneldi. Ancak bu kez de çizilme gibi bir sorun ortaya çıktı. Bu noktada NASA’nın bir süredir kullandığı teknolojiye başvuruldu. Astronot kasklarının vizörlerinde ve diğer plastik havacılık ekipmanlarında kullanılmak üzere geliştirilen ince, plastik ancak dayanıklı film, lens ve gözlüklere uygulandı.

Protezler: Uzay görevlerine gönderilen insanlı ya da insansız tüm araçlar oldukça gelişmiş makinelerle donatıldı. Tüm bu makinelerin robotik algılama ve hareket konusunda son derece yetenekli olması, hatta çoğu kez bir insanın yapacağı işlemleri yapması beklendi. Bu makineleri kontrol edebilmek adına geliştirilen teknolojiler de zamanla engelli bireylerin fonksiyonel protez uzuvlara sahip olabilmesi için kullanıldı. Üstelik bu hâlâ gelişmeye devam eden bir teknoloji. Örneğin Uluslararası Uzay İstasyonu’nda aslında robot kollar için tasarlanmış küçük motorları kullanan yeni bir protez bacağın, mevcut protezlere göre daha doğal bir yürüyüş ve daha sessiz çalışma sunduğu belirtiliyor.

Gördüğümüz gibi bilimin her bir alanı bir diğerini besliyor ve bitip tükenmek bilmeyen araştırmalar sonucu geliştirilen her yeni teknoloji hayatımızı kolaylaştırıyor. Uzayın derinliklerinde kullanılan teknolojiler bile böylece günlük rutinimize adeta ‘ışınlanıyor’!

Etiketler:
  • İnovasyon

  • Yapay Zeka

  • Dijital Dönüşüm