Trend Alarmı: Sürdürülebilir Moda

“Moda insanın kendine yakışanı giymesidir.” klişesini hep duyuyoruz değil mi? Peki ‘yakışması’ uğruna sürdürülebilirliğin geri plana atıldığı geleneksel moda ve üretim anlayışının, sürekli değişen akımların, hızlı tüketimin gezegene ne kadar zarar verdiğinin farkında mısınız?

Bu zararlı döngüyü değiştirmek için yola çıkan sürdürülebilir moda anlayışı ne anlama geliyor ve ne vadediyor? Bu akım nasıl sürdürülebilir?

 

Geleneksel moda endüstrisi çevreyi nasıl etkiliyor?

Moda endüstrisi; tekstilden tasarıma, mağazacılıktan dergiciliğe kadar pek çok sektöre hayat veriyor. Uzaktan bir hayli ışıltılı görünen bu aşamaların tümünde, gezegendeki kaynakların ihtiyaç duyulandan fazla tüketildiğine tanık oluyoruz.

Çünkü ürünlerin sezonluk olarak değiştiği, hatta büyük mağazalarda tüm rafların 15 günde bir yeni ürünlerle doldurulduğu düşünüldüğünde üretim bandında mesai hiç bitmiyor. Neredeyse etiketini çıkarmadan yenisini almaya teşvik eden tüketim çılgınlığı da asla son bulmuyor.

Bu da karbon emisyonundan su kirliliğine, enerji israfından insan gücünün sömürülmesine kadar pek çok açıdan dünyaya zarar veriyor.

Üstelik maliyet daha üretim bandına bile gelmeden başlıyor. Örneğin pamuk gibi ana bir maddeyi üretmek için kullanılan tarım ilaçları ve suni gübreler; yünlerinden faydalandığımız koyunların beslenmesi için harcanan su miktarı; tüm malzemelerin nakliyesi sırasında atmosfere salınan gazlar…

Seri üretimde ise kumaşlar üzerinde kullanılan sentetik boyalar ve zararlı kimyasallar devreye giriyor. Son derece savurganca harcanan enerji ve su gibi kaynakların yanı sıra toprağa karışan ve çözünmeyen tekstil atıkları da cabası…  

Tüm bunların yanında, sürecin göz ardı edilemeyecek bir de sosyoekonomik boyutu bulunuyor: İnsan gücü. Mümkün olduğunca az maliyetle çok hızlı ve çok fazla ürün çıkarmak isteyen geleneksel moda sektörü, üretimi özellikle üçüncü dünya ülkelerine kaydırıyor. Milyarlarca insanı ‘merdiven altı’ diyebileceğimiz imalathanelerde sadece karın tokluğuna, güvensiz ortamlarda hatta bazen zararlı kimyasal riski (kot taşlama, ağartma vs.) altında çalıştırıyor.

Sayılarla konuşacak olursak; (1)

Her yıl 53 milyon ton giysi üretiliyor, bunun yüzde 87'si atık oluyor. Alınan ürünlerin %40'ı hiç kullanılmıyor.

  • Polyester üretimi için her yıl 70 milyon varil petrol kullanılıyor. Üstelik bu tarz sentetik malzemeler doğada çözünmüyor.
  • Tek bir tişörtün üretimi için yaklaşık 3 bin litre su gerekiyor; bir yılda ise 80 milyar metreküp su tüketiliyor ki bu da milyonlarca havuzu doldurmakla eşdeğer.
  • Bir pantolonun üretilmesi sırasında atmosfere yaklaşık 35 kilogram sera gazı salınıyor. Üretilen tüm ürünler açısından genel olarak bakıldığında ise milyar tonlara ulaşan salınım, hava ve deniz taşımacılığından bile fazla emisyona neden oluyor.
  • Moda dünya genelindeki çevre kirliliğinin yüzde 10’una yol açıyor; endüstriyel su kirliliğinin yüzde 20’sinden, okyanuslardaki mikro plastik kirliliğinin de yüzde 35’inden sorumlu tutuluyor.

 

Sürdürülebilir moda anlayışı neler vadediyor?

Tüm bu felaket tablosu karşısında pek çok kesim “Çare sürdürülebilir moda” diyor. ‘Etik, doğa dostu, ahlaki’ gibi kavramlarla da ifade edilen bu anlayış, üretimden tüketime daha insancıl ve daha çevreci olmayı hedefliyor.

Ana hatlarıyla sürdürülebilir moda; etik hatta vegan yöntemlerle, çok daha organik, dönüştürülebilir ve katkısız ürünlerin üretilmesi anlamına geliyor.

Sadece bununla da kalmıyor… Su, enerji ve kimyasalların daha verimli kullanılmasını; yenilenebilir girdilere odaklanmayı, zararlı salınımları azaltmayı, hammaddelerin kaynağını daha rahat takip edecek bir tedarik zinciri izlenebilirliğini, daha sağlıklı ve güvenli çalışma ortamları yaratılmasını öngörüyor.

Giysilerin tasarım ve kullanım biçimlerini dönüştürmeyi de hedefleyen sürdürülebilir moda, geri dönüşümün bile ötesine geçip ‘ileri dönüşüm’ kavramını öne çıkarıyor.

İleri dönüşüm, ömrünü tamamlamış, kullanılmayacak durumda olan her şeyin, asıl amacından farklı biçimde kullanılmak üzere yeniden düzenlenmesi sürecini anlatıyor. Örneğin eski pantolonunuzdan çanta, yırtılan kazağınızdan dekoratif yastık kılıfı yapmak gibi...

Sosyal medyada sıklıkla karşımıza çıkan ‘Kendin Yap’ videolarında bunların örneklerine rastlamışsınızdır. İşte bu noktada sürdürülebilir moda akımı büyük üreticiler ve markalar kadar “Peki ben tek başıma ne yapabilirim?” diyen tüketicilere de çağrıda bulunuyor. Yani kullan-at-yenisini al döngüsünü kırmak evlerimizde de başlıyor.

 

Sürdürülebilir yöntemler neler? Ne kadar uygulanabilir?

Modayı sürdürülebilir kılmak için üreticilere, şirketlere ve modacılara olduğu kadar bizlere de iş düşüyor. Son dönemde giderek daha fazla benimsenen bu yaklaşıma ayak uydurmak için kısaca şunlar yapılabilir:

  • Organik malzemelerin kullanımı artırılabilir. Yeni, sürdürülebilir girdilerin ve üretim, boyama yöntemlerinin geliştirilmesi için çalışılmalı. Zararlı malzemelerin ve kimyasalların kullanımını azaltmalı.
  • Atık yönetimi konusunda daha duyarlı yaklaşımlar benimsenmeli, mümkün olan en az atık hedeflenmeli.
  • Üretim aşamasındaki israfı ve zararı engellemek adına güneş ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmeli.
  • Tasarım ve satış aşamalarında köklü bir değişiklik yapılmalı. Daha kaliteli, uzun ömürlü giysiler üreterek tek kullanımlık fikri ortadan kaldırılılabilir.
  • Üretim mekânları da aynı şekilde daha çevre dostu, daha insancıl yöntemlerle yeniden dizayn edilmeli, çalışma koşulları iyileştirilmeli.
  • Bize düşenlere gelirsek… Kıyafetlerimizin uzun ömürlü olması için onlara nasıl bakacağımızı öğrenebiliriz; alışveriş alışkanlıklarımızı değiştirebilir, etiketleri daha iyi okuyabiliriz. Kullanmadığımız giysileri bağışlayabilir, ikinci el ve kıyafet kiralama seçeneklerine şans tanıyabiliriz. İleri dönüşümden faydalanbiliriz.

Söz konusu modanın ve tüketimin çekiciliği olunca direnmek kolay değil belki ama çevreye duyarlı pek çok firma bir süredir sürdürülebilirlik yolunda önemli adımlar atıyor.

Daha organik kumaşları tercih ediyorlar, daha zararsız boyama yöntemleri geliştiriyorlar, üretim yöntemlerini gözden geçiriyorlar; popüler blogger’lar ileri dönüşüm fikirlerini takipçileriyle paylaşarak tüketimden kaçınmaya özendiriyor...

Elbette kâr hırsı ve tüketim ihtiyacı gibi sebepler nedeniyle bu akımın bir anda dünyayı ele geçirmesini beklemek hayal olabilir. Ancak bu, bir noktadan başlamak ve ortak bir amaç uğruna iş birliği yapmak için bir engel değil. Gezegeni daha yaşanabilir kılmak, modayı da sürdürebilir hale getirmekten geçiyor. Şimdi çevre için harekete geçme zamanı!

 

Kaynak:

(1) Sürdürülebilir Moda ve Tekstil Endüstrisi

http://www.onceinsan.com/?p=6264

Etiketler:
  • Çevre

  • İklim Değişikliği

  • Enerji Verimliliği

  • Doğal Yaşam Ve Ekoloji